21 Ekim 2013 Pazartesi

San Marino'dan AB başvurusuna ret

Avrupa’nın en küçük ülkelerinden yaklaşık 33 bin nüfuslu San Marino’da dün vatandaşlar Avrupa Birliği’ne başvuru için referanduma gitti. Sandıktan çıkan ‘evet’lerin sayısı ‘hayır’lardan kıl payı fazla olsa da referanduma katılım oranı yetersiz kalınca başvuruya ret çıktı.


Dünyanın en eski bağımsız devleti ve anayasal cumhuriyeti olan San Marino aslında fiziksel olarak AB’nin içinde, zira ülke toprakları İtalya’nın topraklarıyla çevrelenmiş durumda.
1991 yılından beri AB ile Gümrük Birliği içinde olan “serenissima” (en sakin) lakaplı ülkenin resmi para birimi de euro.

Ancak dün sandık başına giden vatandaşlar siyasi olarak da Avrupa Birliği’ne dahil olunması yönünde yapılacak başvuruyu reddetti.

Referanduma katılanların yüzde 50,3’ü AB üyelik başvurusuna onay verirken yüzde 49,7’si buna karşı çıktı.

KATILIM ORANI YETERSİZ KALDI

“Evet” oyları kıl payı önde olsa da katılım oranı en az yüzde 32 olması gerekirken yüzde 20’de kalınca hükümetin AB’ye üyelik başvurusu planı suya düştü.

Referandumu destekleyenler San Marino’nun halihazırdaki durumu nedeniyle AB’ye üye olunması gerektiğini savunuyordu. Çünkü San Marino Brüksel’in kararlarına uymak zorunda kalıyor ancak karar mekanizmaları üzerinde hiç etkisi yok.

Muhalifler ise AB’nin en küçük ülkesi olan Malta’nın onda biri olan San Marino’nun entegrasyonu süresince yaşanacak sıkıntıları gündeme getirerek üyeliğin de söz hakkı sahibi olamama sorununu çözemeyeceğini ifade ediyordu.

19 Haziran 2013 Çarşamba

Almanya ve Hollanda'dan Türkiye'ye AB vetosu

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne (AB) katılım müzakerelerinde üç yıl aradan sonra yeni fasıl açılmasına Almanya ve Hollanda rezerv koydu.


Anadolu Ajansı'nın haberine göre, Türkiye'nin AB'ye katılım müzakerelerinde 26 Haziran'da açılması planlanan Bölgesel Politikalar faslıyla ilgili, üye ülkeler arasındaki teknik düzeydeki toplantıda, 27 ülkeden 25'i AB'nin olumlu yöndeki ortak pozisyonunu onaylarken Almanya ve Hollanda buna yanaşmadı.

Görüşmelere yakın AB kaynakları, her iki ülkenin "bekle gör" politikası izlediğini ve Türkiye'deki gelişmelere bakarak pozisyon belirleyeceği değerlendirmesini yaptı.
Bölgesel politikalar faslının açılmaya hazırlanması, bugün büyükelçiler düzeyindeki AB daimi temsilcileri komitesinde (COREPER) görüşülecek.

MERKEL'İN PARTİSİNDEN SEÇİM PROGRAMINA TÜRKİYE AYARI

Bu arada Almanya'da Başbakan Angela Merkel'in liderliğini yaptığı Hıristiyan Demokrat Parti (CDU) ve küçük ortağı Hıristiyan Sosyal Birlik Parti (CSU), 22 Eylül için hazırladığı seçim programında Türkiye'nin AB üyeliğine kesin bir dille karşı çıktı.

Türkiye'nin üyeliğini başından beri desteklemeyen ancak Merkel'in iktidara gelmesinden kısa süre önce başlayan müzakerelerin önünde de bu denli engel oluşturmayan Birliğin (CDU/CSU) Reuters tarafından ele geçirilen seçim programından, "imtiyazlı ortaklık" tabirinin de çıkarıldığı görüldü.
Toplam 125 sayfalık taslak metinde AB-Türkiye ilişkileri için şu ifadeler kullanıldı: "AB ve Türkiye arasında güçlü bir işbirliği arzusundayız. Aynı zamanda dış konular ve güvenlik hususunda da yakın stratejik işbirliğinden yanayız."

Ancak metindeki "Türkiye'nin AB'ye katılım için gerekli kriterleri karşılamamasından dolayı tam üyeliğine karşıyız. Bu ülke, büyüklüğü ve ekonomik yapısından ötürü AB'ye fazla yük getirecektir" ifadesi, her iki partinin de Ankara'nın üyelik sürecine olan sert duruşunu yansıttı.

Türkiye'nin AB ülkeleri arasındaki en büyük ticaret ortağı olan Almanya'da yaklaşık 2.7 milyon Türkiye kökenli yaşıyor. Almanya'da 22 Eylül'deki federal seçimler öncesi hemen hemen tüm büyük partiler, ülkedeki göçmenlerin oylarını kazanmak için vaatte bulunuyor. Ancak CDU, Almanya'daki Türklerin, Türkiye'nin AB üyeliğinden çok işsizlik ve muhafazakar değerler konusuna önem verdiğine inanıyor ve seçim politikasını da bu doğrultuda belirliyor.

15 Nisan 2013 Pazartesi

Yunanistan'da Türkçe modası


Türkçe, Yunan televizyonlarındaki Türk dizileri sayesinde Yunanistan’da popüler dil haline geldi.


Özellikle Yunanlı gençler Türkçe’ye ilgi gösteriyor. Atina Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı bölümündeki öğrenci sayısı her yıl artıyor.

Yabancı dil dersanelerinde ise Türkçe, İngilizce ve Fransızcadan sonra en çok rağbet gören yapancı dil konumunda. Türkçe, Yunanistan’da üçüncü yabancı dil tercihi olan İtalyancanın yerini aldı.

Yunanlılar, Türk dizilerini izlerken, günlük konuşmalarında kökenini bilmeden kullandıkları pek çok kelimenin de Türkçe olduğunu öğrenip şaşırıyorlar.

Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir araştırma, Yunanlıların sadece günlük konuşmalarında 250’den fazla Türkçe kelime kullandıklarını ortaya koydu.

Yunanistan’ın çeşitli bölgelerinde Yunanca konuşanların kullanıldıkları Türkçe kelimeler ise 2 bin civarında.

İşte Yunancada günlük konuşmalarda kullanılan Türkçe kelimelerden bazıları:

Ayazi (Ayaz), Cepi (Cep), Tavani (Tavan), Kaiki (Kayık), Meltemi (Meltem), Hatiri (Hatır), Dolapi (Dolap), Bayraki (Bayrak), Tsobanis (Çoban) Yileko (Yelek), Yakas (Yaka) ,Yiapi (Yapı), İnati (İnat) , Ergenis (Ergen), Kapaki (Kapak), Kuvas (Kova), Kotsani (Koçan), Kusuri (Kusur), Lekes (Leke), Mangali (Mangal) Mahalas (Mahalle), Mezes (Meze)  Musamas (Muşamba) , Bayatiko (Bayat) Babas (Baba), Baruti (Barut), Bacaki (Bacak), Belas (Bela),  Boyia (Boya), Buzi (Buz) ,Nazi (Naz), Pazari (Pazar), Papuçi (Pabuç) , Rahati (Rahat), Senduki (Sandık), Sipori (Şurup), Saini (Şahin), Rusfeti (Rüşvet), Sokaki (Sokak)   Soba (Soba), Tenekes (Teneke), Tapsi (Tepsi), Tsairi (Çayır), Tsiraki (Çırak)


(Hürriyet - http://www.hurriyet.com.tr/planet/23049454.asp / Yorgo KIRBAKİ)

5 Mart 2013 Salı

Samatya zanlısı yakalandı


Samatya'da yaşlı kadınlara yönelik saldırılarla ilgili Ermeni asıllı bir kişi tutuklandı. DNA testi ve kameralarla yakalanan zanlı, polise suçunu itiraf etti.

Samatya’da 85 yaşındaki Maritsa Küçük’ün öldürülmesi, ikisi Ermeni biri Türk üç yaşlı kadının gasp edilerek soyulması ile ilgili soruşturmada bir kişi tutuklandı. Ermeni asıllı Türkiye vatandaşı Murat Nazaryan’ın polise verdiği ifadesinde “Ne yaptıysam hatırlamıyorum, bilmiyorum” dediği fakat mahkemeye sevk edilirken polis arabasının içinde ağlayarak “Kadınları ben öldürdüm. Çaldığım altınları Beyazıt’ta kuyumcuda sattım” dediği öğrenildi.

‘Bu adamın yürüyüşü bizim Murat’a benziyor’

Samatya’da yaşanan yaşlı kadınlara yönelik saldırılardan sonra İstanbul polisi, bölgeyi yoğun bir kontrol altına almıştı. Polis, bölgedeki bekâr evleri ve pansiyonlara yaptığı taramalar sırasında şahsın kamera görüntülerini Fatih Vefa’da Birlik Apartmanı’nda yer alan pansiyonda kalan kişilere gösterdi.
Pansiyon sakinlerinin “Bu adamın yürüyüşü bizim Murat’a benziyor” şeklinde bilgi vermeleri üzerine Murat Nazaryan gözaltına alındı. Nazaryan, olayla ilgili polise verdiği ifadesinde suçlamaları kabul etmeyerek “Hatırlamıyorum, bilmiyorum” dedi.
Polis, 28 Aralık’ta Maritsa Küçük’ün öldürülmesi olayında, yaşlı kadının çantasının içinde bulunan zarfın üzerinden kan örnekleri alarak DNA’sını çıkartmıştı. Zarftan çıkan kanın Maritsa Küçük’e ve katil zanlısına ait olduğu tespit edilmişti. Nazaryan’dan alınan kan örnekleriyle, zarfın üstünde yer alan kan örneğinin DNA’sının aynı olduğu belirlendi.
Samatya’da ocak ayında saldırıya uğrayan 86 yaşındaki Sultan Aykır olayının görgü tanıklarının da saldırı yapan şahısın Nazaryan olduğunu teşhis ettiği öğrenildi. Polisteki sorgusu biten zanlı mahkemeye sevk edilirken çelik yelek giydirilerek adliyeye götürüldü. Nazaryan, basın mensuplarının “Yaşlı kadınlara neden saldırdınız” sorusuna “Hiçbir şey hatırlamıyorum. Hatırlasam söylerdim” şeklinde cevap verdi.
Ancak Nazaryan’ın mahkemeye götürülürken polise arabasında “Kadınları ben öldürdüm. Çaldığım altınları Beyazıt’ta bir kuyumcuya sattım” diyerek suçu itiraf ettiği ve bu beyanın zabıt tutularak mahkemeye gönderildiği öğrenildi.
1975 İstanbul Fatih doğumlu olduğu öğrenilen katil zanlısının, dayısının evinin Samatya’da bulunduğu ve çocukluğunun bu bölgede geçtiği belirtiliyor. 2 kere hırsızlık suçundan sabıkası bulunan Nazaryan’ın 2000 yılında bir Romen kadınla sahte evlilik yaptığı ve hâlâ evli gözüktüğü öğrenildi.
Kamera görüntülerine yakalandı
Polis, Murat Nazaryan ile ilgili güvenlik kamera görüntülerini basınla paylaştı. Görüntülerde Nazaryan bir yaşlı kadını takip ederken kadının hurdacıyla sohbet etmesi üzerine Maritsa Küçük’ü takip etmeye başlıyor. Küçük’ün peşinden eve giren Nazaryan sonra kapüşonunu takmış bir şekilde mahalleden çıkıyor.
(Radikal - http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1123838&CategoryID=77 / İsmail Sağıroğlu)

28 Şubat 2013 Perşembe

AB konusunda düşünceler değişti


Türk halkının Avrupa Birliği (AB) üyeliğine yönelik tutumu ve beklentileri son yıllarda olumsuz yönde değişti. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Yaşam Memnuniyeti Araştırması-2012'de Türkiye'nin AB üyeliği konusundaki halkın tutum ve algıları değerlendirildi. Araştırmaya katılanlara AB üyeliğine ilişkin referandum eğilimleri soruldu.


Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye'nin AB'ye üyeliğini destekleyenlerin oranı 2004-2012 döneminde önemli ölçüde azaldı. Türkiye'nin AB'ye üyeliğini destekleyenlerin oranı 2004'te yüzde 70,2 iken, 2012'de yüzde 45,4'e geriledi. Üyeliği destekleyenlerin oranı 8 yılda yaklaşık 25 puan azaldı.

Üyeliğe karşı olanların oranı ise 2004'ten bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. AB üyeliğine karşı çıkanların oranı 2004'te yüzde 16,2'yle sınırlı kalırken, 2012'de bu oran yüzde 31'e ulaştı.

Öte yandan, Türkiye-AB arasındaki ilişkilerde son dönemde yaşananlar bu konuda fikri olmayanların oranını da artırdı. Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda fikri olmayanların oranı 2004'te yüzde 13,6 iken, 2012'de bu oran 23,6'ya çıktı.

Kadınların yüzde 39,7'si üyeliği destekliyor, yüzde 24,6'sı üyeliğe karşı, yüzde 35,7'sinin bu konuda bir fikri bulunmuyor. Erkeklerin yüzde 51,3'ü üyeliğe destek verirken, yüzde 37'sı üyeliğe karşı çıkıyor. Erkeklerin yüzde 11,1'i ise bu konuda karar verebilmiş değil. Erkekler arasında AB karşıtlığının 8 yılda 2 kattan fazla artmış olması da dikkati çekiyor.

AB'nin cazibesi azaldı
Araştırmada ayrıca Türkiye'nin olası AB üyeliğinin birey yaşamına etkisiyle ilgili tutumlar değerlendirildi. Araştırmaya göre, 2004 yılında Türk halkının yarıdan fazlası AB üyeliğinin yaşamını olumlu etkileyeceğini düşünürken, 2012'de bu oran büyük ölçüde geriledi.

Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin yaşam düzeyini olumlu yönde etkileyeceğine inananların oranı bu dönemde yüzde 55,5'ten 35,2'ye gerileyerek söz konusu dönemdeki en düşük seviyeye indi.

Türk halkının yüzde 23,8'i üyeliğin gerçekleşmesinin yaşamını etkilemeyeceğini, yüzde 18,7'si de olumsuz etkileyeceğini düşünüyor. AB'yle ilgili olumlu beklentisi olan kadınların oranı yüzde 48,9'dan 30,6'ya geriledi. Böyle bir gelişmenin yaşamını etkilemeyeceğini belirten kadınların oranı yüzde 21,3, olumsuz etkileyeceğini belirtenlerin oranı ise yüzde 14,2 oldu.

Erkekler açısından bakıldığında üyeliğin yaşamını olumlu etkileyeceğine inanların oranı 2004'te yüzde 62,3 iken 2012'ye gelindiğinde bu oran yüzde 40'a düştü. Erkeklerin yüzde 26,4'ü AB'ye üyeliğin herhangi bir etkisi olmayacağına, yüzde 23,3'ü de olumsuz yönde olacağına inanıyor.

(Hürriyet - http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/22705599.asp)

12 Şubat 2013 Salı

Ve Fransa ilk başlığı açıyor


Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bugün gerçekleştirdiği Fransa ziyaretinin çok önemli bir yönü ortaya çıktı. Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, Davutoğlu’na Avrupa Birliği ile müzakerelerde 22’nci faslı açacaklarını bildirdi.


Hürriyet’e konuşan Fransız diplomatik kaynaklarından edinilen bilgiye göre Fabius, bunun bir başlangıç olduğunu ve AB yolunda Fransa’nın daha yapıcı bir tavır alacağının göstergesi olduğunu dile getirdi.

AB-Türkiye müzakerelerinde görüşülen 35 başlıktan Fransa’nın tıkadığı "Bölgesel Politika ve Yapısal Araçların Koordinasyonu" başlıklı 22’nci fasıl yerel yönetimlerle ilgili düzenlemeleri kapsıyor.

22'nci fasıl 2007 yılında eski Cumhurbaşkanı NicolasSarkozy döneminde engellenmişti. Fransa'nın önünü tıkadığı bir diğer önemli başlık olan 17'nci faslın da Davutoğlu-Fabius görüşmesinde gündeme gelmiş olduğu tahmin ediliyor.

(Hürriyet - http://www.hurriyet.com.tr/planet/22581524.asp)

30 Ocak 2013 Çarşamba

İtalya'da down sendromlular vatandaşlığa geçemiyor


İtalya’da vatandaşlığa geçmek isteyen Down sendromu olanlar yemin edemedikleri için haklarından faydalanamıyorlar.


Son olarak babası İtalyan, annesi Kolombiyalı Down sendromu hastası Christian’ın vatandaşlık başvurusu “Cumhuriyet, Devlet ve Anayasayı korumak için" yemin edecek bilince sahip olamadığı gerekçesiyle reddedildi. 1992 yılında çıkan bir yasada vatandaşlık için mahkemede yemin edenlerin hangi gerekçeyle ant içtiğinin bilincinde olması ve metindeki tüm kelimeleri bariz bir şekilde söylemesi gerekiyor.

Halen İtalya’da vatandaşlık için bekleyen 50’den fazla Down sendromu hastası yabancı bulunuyor. Christian’ın ailesi İçişleri Bakanlığına başvurarak bu İtalya’yı utandıran yasanın değiştirilmesini istedi.  

(Hürriyet - http://www.hurriyet.com.tr/planet/22478232.asp)

23 Ocak 2013 Çarşamba

Cameron: 2015'te başbakan olursam AB üyeliğimizi referanduma götüreceğim


İngiltere Başbakanı David Cameron, günlerdir beklenen Avrupa Birliği konuşmasını şu an yapıyor. Cameron, 2015'te yapılacak genel seçimlerde yeniden başbakan olursa İngiltere'nin AB üyeliğini referanduma götürme sözü verdi.


Sözlerine, “Geçmişten bahsetmek istiyorum” diye başlayan Cameron, 70 yıl önce Avrupa’nın kendi kendini parçaladığını bugün ise kıta ülkelerinin barış içinde olduğunu belirterek, “Avrupa Birliği’nin asıl amacı Avrupa’daki bölünmeleri iyileştirmek olmuştur. AB barışı emniyet altına almış ve ilk amacını yerine getirmiştir” dedi.
Bugün ise AB’nin amacının refahı sağlamak olduğunu belirten İngiltere Başbakanı şöyle devam etti:
“Ancak bugün AB’nin en baskın amacı farklı: Barışı kazanmak değil, refahı güvenceye almak. Engeller bu kez kıtanın içinden değil dışından çıkıyor. Doğudaki ve Güney’deki gelişmekte olan ekonomilerden. Elbette büyüyen bir dünya ekonomisinin hepimize faydası var ancak bugün yeni bir küresel ülkeler yarışı olduğundan da şüphe etmeyelim.”
Cameron, 2015'te yapılacak genel seçimlerde yeniden başbakan olursa İngiltere'nin AB üyeliğinin devam edip etmemesi konusunda referanduma gideceğini de belirterek, "2015'ten sonra AB politikalarının İngiltere'nin üzerindeki ağırlığını azaltmaya çalışacağım. AB'den çıkıp çıkmama konusundaki referandum 2015'ten 2017 yılının sonuna kadar olan dönemde gerçekleştirilecek. Eğer AB'den çıkarsak bu tek yönlü bir bilet olacak, dönüşü olmayacak" dedi.


(Hürriyet - http://www.hurriyet.com.tr/planet/22421587.asp)

8 Ocak 2013 Salı

İsviçre çift soyadına veda etti


İsviçre’de gerek kadın hakları, gerekse bürokraside yarattığı sıkıntılar göz önüne alınarak, iki soyadı kullanımına son verildi. Yeni düzenleme yılbaşından itibaren yürürlüğe girdi.


Buna göre,  1 Ocak 2013’ten itibaren evlenen çiftlerden her biri evlendikten sonra da kendi soyadını ömür boyu taşıyabilecek.  Çiftler ayrı soyadlarına sahip olabilecekleri gibi, tek bir soyadı altında da birleşebilecekler.

Yapılan değişikliğe göre, nikah töreninde çiftler hangi tarafın soyadı altında yaşamak istediklerini beyan edecekler.

Bu durumda geleneksel uygulamaya aykırı olarak erkek de karısının soyadını alarak, hayatına devam edebilecek.

KADINLAR İKİ SOYADLI OLMAKTAN KURTULUYOR

Kadınların bekarlık soyadları ile birlikte eşlerinin soyadını da taşıması uygulaması da yeni yasa ile son bulmuş oluyor. Kadın nikah sırasında ya eşinin soyadını alacak ya da kendi soyadıyla devam edecek.

Kendi bekarlık soyadında karar kılan çiftlerin çocukları ise ana-babanın belirlediği (çiftlerden birinin) soyadının taşıyacaklar.

Nikahsız beraberlikten doğan çocuklar doğrudan annenin soyadını alacak. Ancak, çiftlerin ortak talebi ile çocuk babanın soyadını da kullanabilecek.

UZUN ZAMANDIR EVLİLER DE YARARLANACAK

Yeni düzenlemeden evlilik tarihine bakılmaksızın eski çiftler de yararlanabilecek. Buna göre, evli kadınlar bekarlık soyadlarına dönebilecekleri gibi, hem kendisinin hem de kocasının soyadı olmak üzere iki soyadı taşıyan kadınlar da tek soyadında karar kılabilecek.

Nüfus memurluklarına yapılacak bir başvuru ile kadınlar tek soyadına kavuşabilecek. Yalnız bunun maddi külfeti olacak. Bu durumdaki kadınlar başvuru için, yeni pasaport ve kimlik harcı hariç olmak üzere 75 İsviçre frangı ödemek zorunda kalacaklar.

İki soyadı ile devam etmek isteyen kişiler ise bu şekilde devam edebilecekler. Ancak bundan sonra İsviçre’de iki soyadı almak mümkün olmayacak.

(Hürriyet - http://www.hurriyet.com.tr/planet/22317394.asp)