31 Ocak 2012 Salı

AB'nin malî anlaşmasında iki fire


Avrupa Birliği liderlerinin Brüksel'deki toplantısı ardından, 27 üye ülkeden Çek Cumhuriyeti ve İngiltere dışındaki 25'i, ulusal bütçelere sıkı disiplin getirilmesini öngören malî anlaşmayı kabul etti.
Avrupa Birliği liderlerinin Brüksel'deki toplantısı ardından, 27 üye ülkeden 25'i, ulusal bütçelere sıkı disiplin getirilmesini öngören malî anlaşmayı kabul etti.


Çek Cumhuriyeti ve İngiltere anlaşmaya onay vermeyen ülkeler oldu. Prag yönetimi, anlaşmayı reddetmelerine gerekçe olarak iç siyasî sorunları ve anayasal sıkıntıları gösterdi.

İngiltere Başbakanı David Cameron ise, Aralık ayındaki zirvede veto ettiği anlaşmayı bu kez de imzalamadı.

Yeni malî anlaşmayla, karşılanamaz borçlanamaya neden olmamak için, Avrupa Birliği genelinde, bütçe politikalarında daha sıkı bir işbirliği öngörülüyor.

Euro Bölgesi'nin en büyük ekonomisi ve en fazla borç veren ülkesi Almanya, bütçe kurallarını belirleyecek bağlayıcı bir anlaşmaya varılması konusunda ısrarcıydı.

Bu anlaşmayla, Avrupa Adalet Divanı üye ülkelerin anlaşmaya uyumunu izleyecek ve kuralları ihlâl eden ülkeleri cezalandırabilecek.

Yine bu anlaşmayla, Avrupa Komisyonu, üye ülkelerin bütçelerini inceleme ve yönlendirme konusunda arttırılmış yetkilere sahip olacak.

Ekonomik büyüme


Avrupa Birliği liderleri, Brüksel'deki toplantılarında, pek çok ülkede uygulamada olan kemer sıkma önlemlerine rağmen, durgun ekonomileri nasıl canlandırabileceklerini de tartıştılar.
Gündemdeki bir diğer konu ise Euro Bölgesi'nde, ortalama yüzde 10 olan büyük işsizlik oranını düşürme yollarıydı.

Yaygın bütçe kesintilerinin yatırım ve istihdama darbe vuracağı endişeleri ise sürüyor. Toplantıda, küçük ve orta ölçekli işletmelere verilecek destekler de görüşüldü. Avrupa Birliği genelindeki bu tür işletmeler, Brüksel tarafından empoze edilen ağır işletme maliyetlerinden şikayetçi.

Avrupa Komisyonu, üye ülkelerin ekonomik büyümeyi ve istihdamı geliştirecek projelere harcayabileceği 82 milyar Euro kaynak bulunduğunu belirtiyor.

(BBC Türkçe - http://proje.hurriyet.com.tr/bbcnews/bbcviewEkonet.aspx?HaberID=15302643&habertip=planet)

Birleşik İrlanda için referandum önerisi


Kuzey İrlanda Yönetimi Birinci Bakan Yardımcısı Martin McGuinness, Kuzey İrlanda’nın İrlanda Cumhuriyeti’ne katılması konusunda 2016-2021 yılları arasında referandum düzenlenmesi önerisinde bulundu.


Kuzey İrlanda Yönetimi’nin Sinn Fein’li lideri McGuinness, Irish Examiner gazetesine verdiği demeçte, Kuzey İrlanda halkının İngiltere ile bağlantısını sürdürmeye ya da birleşik İrlanda’nın bir parçası olmaya dair kararını bir sonraki seçim döneminin ardından verebileceğini söyledi. “Bunun değerlendirmeye alınmaması için bir neden göremiyorum” diyen McGuinness, İrlanda’nın içinde bulunduğu ekonomik durumun kuzeylilerin kararını etkileyeceğini düşünmediğini de kaydetti.

K. İrlanda barış sürecinde önemli bir yeri olan Belfast Anlaşması (1998) uyarınca,K. İrlanda’nın geleceğiyle ilgili bu tür bir referanduma dair son sözü İngiltere söylüyor.

30 Ocak 2012 Pazartesi

‘Kız doğurduğu için öldürüldü’

Afganistan’ın Kunduz bölgesinde, üçüncü kızını dünyaya getiren bir kadının kayınvalidesi tarafından boğularak öldürüldüğü iddia edildi.


Afganistan'da gelinini kız çocuk doğurduğu için öldürmekle suçlanan bir kadın tutuklandı. İki gün önce gerçekleşen cinayete, kadının kocasının da karıştığı öne sürüldü. Polis yetkilileri, Arbaki adlı Taliban'a karşı örgütlenen silahlı çetelere mensup olduğu sanılan kocanın olayın ardından kayıplara karıştığını belirtti.
'ŞOK EDİCİ BİR CİNAYET'
Cinayeti uluslararası medyanın gündemine getiren Afgan kadın hakları savunucuları da cinayeti şok edici ve kabul edilemez diye niteledi. Kunduz'un Hanabad kentine bağlı Mahfalay'da işlenen bu cinayet, ülkede son yıllarda yakınlarının şiddetine hedef olan kadınlara bir yenisini daha ekledi.
KIZ ÇOCUKLARI YÜK OLARAK GÖRÜLÜYOR 
Afgan toplumunun kırsal ve geleneksel kesimlerinde erkek çocukların doğumu genellikle büyük sevinçle karşılanırken, kız çocuklar aile için yük olarak görülüyor. Afganistan'da kadına şiddet uygulanmasını yasaklayan yasalar var ancak uygulamada, töre baskısı çoğu kez yasalara üstün geliyor.

Rusya'dan Rumlar'a tam destek: Uluslararası konferans ve takvimleri reddediyoruz

Greentree zirvesi sonrasında sürecin çok taraflı konferansa doğru yönlenmesiyle gerilen Rum tarafını, Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan dün gelen açıklama rahatlattı. Rusya, çoklu konferansı ve takvimleri reddettiğini açıkladı.

Rusya’nın bu tavrı Rum tarafı açısından bir miktar çıkış yolu olarak görünse de garanti olmadığına çünkü Genel Sekreter’in çok taraflı konferans çağırma konusunda Güvenlik Konseyi’ne bağlı olmadığına dikkat çekiliyor.

Politis haberi “Rusların Reddi Kıbrıslıları Rahatlattı... Rusya Dışişleri Bakanlığı Çok Taraflı Konferansı ve Takvimleri Reddediyor... Stefanu, Omiru ve Karoyan Rusya Dışişleri Bakanlığı Açıklamasını Selamlıyor” başlık ve spotlarıyla manşete çekti.

Gazete, Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamada şu tezlerin ortaya konulduğunu yazdı:

“1-Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm BM Güvenlik Konseyi kararlarına dayanmalıdır;

2-Çözüm hakemliğin değil iki tarafın müzakerelerinin sonucu olmalı ve karşılıklı olarak kabul edilmelidir;

3- Dıştan suni takvimler dayatılması veya prosedürün hızlandırılması çabaları toptan reddedilir.

4-Uluslararası konferans ancak BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarının öngördüğü gibi Kıbrıs sorununun iç yönlerinin çözülmesiyle çağrılabilir;

5-Kıbrıs sorununun bir dizi yönünde görüş birliği eksikliği belirgin olduğundan müzakere prosedürünün olanakları tüketilmediği için bu aşamada çözüm bulunamazsa Genel Sekreter’in iyi niyet misyonuna devam etmesi gerekir…”

Habere göre Hükümet Sözcüsü Stefanos Stefanu, Greentree sonuçları çerçevesinde Rusya’nın Kıbrıs sorununa bir kez daha ilke tezleriyle yaklaşmasını takdir ettiğini belirtti.

“Rusya’nın tutumu çok önemlidir çünkü BM Güvenlik Konseyi daimi üyesidir ve BM kararlarına saygı gösterilmesi, tam olarak uygulanması gerektiğinin altını çiziyor” diyen Stefanu, Güvenlik Konseyi daimi üyelerinden Fransa ve Çin’in de Rusya’nınkiyle benzer çizgide görüşler ortaya koyduklarını söyledi.

Meclis Başkanı Yannakis Omiru da, Rusya Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada ortaya konulan tutumu kutladı, şunları söyledi:

“BM Genel Sekreteri’nin Downer veya Pascoe’nun istediği veya arzu ettiği gibi davranamayacağı, özellikle dar takvimler konulduğu, Downer’ın rolünün hakemliğe yükseltildiği ve Kıbrıs sorununun ana başlıklarında anlaşma olması ve tarafların böyle bir konferansa rıza göstermeleri gibi şartlar koşmaksızın çok taraflı konferans çağrılacağı sonucunu gündeme getiren açıklamalar yapmadan önce Güvenlik Konseyi kararlarını ve özellikle daimi üyelerini dikkate alması gerektiği açık mesajını veren bu tür tutumları selamlarım.

Biz Kıbrıs sorununun yalnızca dış yönlerinin yani garantilerin kaldırılması ve askerler ile yerleşiklerin gitmesi konularının ele alınacağı bir konferansa karşı değiliz. Böyle bir konferansa Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülkenin, üç garantörün ve elbette Kıbrıs Avrupa ailesine üye olduğundan AB’nin de katılması gerekir.”

Gazete, DİKO Başkanı Marios Karoyan’ın da Rusya’nın ilgili açıklaması ile hakemliğin ve dar takvimlerin her türüne karşı istikrarlı tavrını bir kez daha ortaya koyduğu görüşünü belirttiğini yazdı.

Fileleftheros, Omiru ve Karoyan’ın açıklamalarını “Rus Tezlerini Kutluyorlar... Herkes, Moskova’nın Tezlerinin Net Olduğunu Söylüyor” başlığıyla yansıtırken; Stefanu’nun yazılı açıklamasını “Lefkoşa... Rus Tezlerinden Memnuniyet... Fransa ve Çin’in Tezleri De Benzer” başlığıyla aktardı.

Habere göre Stefanu, “Kıbrıs sorununa ülkeyi ve halkı adil, yaşayabilir ve işleyebilir, işgale ve kolonizasyona son veren iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe sahip, tek egemenliği, tek vatandaşlığı ve tek uluslar arası temsiliyeti olan federasyon çatısı altında yeniden birleştirilebilecek tek çözüm ancak BM kararlarının uygulanmasıyla başarılabilir” iddiasında bulundu.

Haravgi de manşet haberine “Kıbrıs Sorununda Hakemlik, Dar Takvimler ve Uluslararası Konferans Baskısı Yapanlara Rus ‘Niet’i” başlığını attı.

Gazeteye göre AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu, Moskova yanında Genel Sekreter’in Kıbrıs Özel Danışmanı Aleksander Downer’ın BM Güvenlik Konseyi’ni bilgilendirmesi sırasında Fransa ve Çin’in benzer tutumlarını açık ve net şekilde ortaya koyduğunu söyledi.

Kiprianu; Rusya, Fransa ve Çin tarafından ortaya konulan tutumların Başkan Hristofyas’ın izlediği dış politikanın bir ürünü olduğu ve bu şekilde Hristofyas’ın ideolojik hareket ettiği söylemlerini çürüttüğü görüşünü de belirtti. 


(ABHaber - http://www.abhaber.com/ozelhaber.php?id=12713)

ACTA'yı 21 AB ülkesi imzaladı


İnternet aktivistlerinin yoğun protestolarına rağmen dün, 21 Avrupa Birliği ülkesi Korsan Ürünlerin Ticaretiyle Mücadele Antlaşması’na (ACTA) imzayı attı.
Korsan ürünlerin ticaretiyle mücadele etmek amaçlı Avrupa Birliği muktesabatına sokulmak istenen anlaşmaya sadece Almanya, Hollanda, Estonya, Kıbrıs ve Slovakya imza atmadı.
Anlaşmaya onay veren ülkelerden en çok Polonya’da yoğun protestolar gerçekleştiriliyor. Başbakan Donald Tusk ise tüm eylemlere rağmen aldıkları karaın arkasında:
“Ben böyle uluslararası kararların, anlaşmaların daha önce Polonya yasalarına aykırı bir internet kullanım alışkanlığı olan kitle tarafından hoş karşılanamayacağını düşünüyorum.”
Anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için haziran ayındaki oylamada Avrupa Parlamentosu’ndan geçmesi gerekiyor.
Diğer yandan bu anlaşmayla program, müzik ve video paylaşımına sınırlamalar gelerek internette özgürlüğün kısıtlanacağını savunan Anonymous grubu Avrupa Parlamentosu’nun internet sitesine sanal saldırı düzenlendi.
Anlaşma, Avrupa’nın yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya, Japonya’dan gibi birçok ülke tarafından da kabul edilmiş durumda.

AB'nin başkentinde grev var


Belçika’da kamu ve özel sektör çalışanları bugün 24 saatliğine iş bırakıyor. Sendikalar, hükümetin aldığı son mali önlemler yüzünden emeklilik yaşının artması ve işsizlik maaşının gerilemesine tepkili.
Avrupa Birliği liderler zirvesi ile aynı güne denk getirilen grev nedeniyle başkent Brüksel’de hava ve demiryolu ulaşımı büyük oranda sekteye uğradı. Olan yine vatandaşa oldu: “Ortada bir sorumlu bulmak mümkün değil, bu yüzden şoktayım. Ayrıca ben bu ülkede yaşayan biri değilim, ilk kez buraya geliyorum ve nereye gideceğimi bilmiyorum.”
“Henüz tatilden dönüyorum ve bir yetkili bulabilmek için köşe kapmaca oynuyorum. Kimse sorunumu çözmediği için evime de gidemiyorum.”
“Bizden toplu taşımayı daha fazla tercih etmemiz istenirken şu yapılan bir ayıp. Hususi araçlarınızı kullanmayın tavsiyesi yapılıyor, ama sonunda yolda rehin kaldık. Skandal!”
Bütçe açığını AB standardı olan gayri safi milli hasılasının yüzde 3’üne denkleştirmeye çalışan Brüksel hükümeti, yakın zamanda bir dizi ekonomik tedbire başvurmuştu. Bu ise geçtiğimiz aralık ayında on binlerce Belçikalı’yı yine sokağa dökmüştü.

AB liderleri Brüksel'de toplanıyor


Brüksel'de bir araya gelen Avrupa Birliği liderlerinin gündeminde yeni bir 'malî anlaşma' ve üye ülkelerin ulusal bütçeleri ve borçları konusunda getirilecek katı düzenlemeler var.
Euro bölgesinin içinde olduğu kriz, bugün Brüksel'de bir araya gelecek olan Avrupa Birliği liderlerinin gündeminde.


Zirvede liderlerin, yeni bir 'malî anlaşmaya' ve üye ülkelerin ulusal bütçeleri konusunda katı düzenlemelere odaklanması bekleniyor. Ayrıca ekonomik büyüme ve istihdam yaratma yolları da diğer önemli gündem maddeleri.

Avrupa Birliği genelinde 23 milyon işsiz var ve üye ülkeler üzerindeki bütçe kesintisi ve kemer sıkma baskısının, yatırımı, istihdamı ve eğitimi sekteye uğratacağından endişe ediliyor.
Avrupa Komisyonu, gelecekte büyümeye imkan sağlaması için, yapılacak kesintilerin iyi hedeflenmesi gerektiği uyarısında bulunuyor.

Üye ülkelerin büyük bir çoğunluğunun, yeni malî düzenlemeleri içeren anlaşmayı imzalaması bekleniyor. Amaç 17 üyeli Euro bölgesinde daha yakın işbirliğini sağlamak olsa da, tek para birimine dahil olmayan AB ülkelerinin etkisinin ne olacağı konusundaki tartışmalar devam ediyor.

İngiltere, Aralık ayında yapılan zirvede bu anlaşmayı veto etmişti. Ancak Başbakan David Cameron'un, imza atmasa da anlaşmaya olur vereceği yolundaki görüşler, iktidardaki Muhafazakâr Parti milletvekilleri arasında bir isyanın başlayabileceği yorumlarına neden oluyor.

Zirve değerlendirmeleri


Bugün Brüksel'de bir araya gelecek olan Avrupa Birliği liderlerinin zirvesi tüm İngiliz gazetelerinde geniş şekilde değerlendiriliyor.

Guardian gazetesi, "Daha çok zirve, daha çok problem" başlıklı başyazısına, "Euro Bölgesi' iki büyük hata yapmak üzere. Biri siyasî diğeri ekonomik" ifadeleriyle başlıyor. Gazete, bugün toplanacak olan liderlerin, ağır borç yükü altındaki ülkelerin ulusal bütçeleri üzerinde kontrol sağlamak için baskı uygulayacağını belirtiyor. İkinci hata olarak Guardian, Almanya'nın baskısıyla, "modern zamanların genel valisi" olarak tanımladığı bir Euro Bölgesi yetkilisinin, Yunanistan'ın harcamalarını gözlemek üzere Atina'ya yerleştirileceğinin anlaşıldığını yazıyor.

Guardian, ekonomi uzmanlarının bir yıldan uzun süredir, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve diğer liderlere bir 'malî birlik' oluşturulması yolunda telkinde bulunduklarını hatırlatıyor ve "Liderler ise bunun yerine malî emperyalizm tesis etmek istiyor" yorumunda bulunuyor.

Guardian gazetesinde yer alan "modern zamanların genel valisi" yorumu Financial Times gazetesine sızdırılan bir habere dayanıyor.

"Avrupa Birliği'nin bütçe kontrolü planına Yunanistan öfkesi" manşetiyle çıkan Financial Times, yazısında, Yunanlı yetkililerin Almanya'nın planını sert bir dille reddettiklerini belirtiyor. Gazete, Maliye Bakanı Evangelos Venizelos'un "Bu plan haksız bir şekilde, bizi, malî yardım ve ulusal onur arasında bir seçim yapmaya zorluyor" sözlerine yer veriyor.

Financial Times, yapılacak malî yardım öncesinde, Avrupa Birliği ve IMF'nin Yunanistan'a 10 sayfalık bir talep listesi verdiğini, buna göre, gelecek üç yıl içinde 150 bin kamu görevlisinin işten çıkarılmasının ve bu yılın bütçe açığında da yüzde birlik ilave kesintiye gidilmesinin öngörüldüğünü belirtiyor.

Daily Telegraph gazetesi, bugünkü liderler zirvesini konu ettiği başyazısına "Hiçbir yere gitmeyen yolda bir Avrupa zirvesi daha" başlığını atmış. Gazete, "Bir zamanlar Avrupa zirveleri devlet ve hükümet liderlerinin yılda iki defa bir araya gelip kendi kendilerini başarılarından dolayı kutladıkları ve fotoğrafçılara poz verdikleri toplantılardı. Bugünün sürekli kriz ortamında bu toplantılar aylık olarak yapılmaya başlandı" diyor.

Almanya'nın Yunanistan konusundaki önerisinin Atina'da büyük tepki gördüğünü belirten gazete, "Ancak bu, Almanya'nın para vermek için olmazsa olmaz dediği 'malî anlaşma' planının açık bir sonucu" yorumunu yapıyor. Daily Telegraph, Avrupa liderlerinin Noel dönemindeki zirvesinde borçlu ülkelere Avrupa Birliği kurumlarının yaptırım uygulaması planlarını veto eden İngiltere Başbakanı David Cameron'un, bu konuda geri adım atması durumunda, kendi partisi içinde büyük bir isyanın başlayabileceğini belirtiyor.

(BBC Türkçe - http://proje.hurriyet.com.tr/bbcnews/bbcviewEkonet.aspx?HaberID=15284032&habertip=planet)

'Çok partili siyaset emperyalizme davettir'


Küba Devlet Başkanı Raul Castro, Komünist Parti Kongresi'nde yaptığı konuşmada, ülkede tek parti yönetimini savundu öte yandan siyasî liderlerin görev süresinin sınırlanacağını açıkladı.
Küba Devlet Başkanı Raul Castro, Komünist Parti Kongresi'nde yaptığı konuşmada, ülkede tek parti yönetimini savundu.


Castro, diğer partileri siyasî sisteme dahil etmenin, Küba'nın bağımsızlığını ve 1959 devrimiyle kurulan sosyalist sistemi tehlikeye düşüreceğini söyledi.

Ancak Castro, Komünist Parti içinde daha fazla demokrasi ve açık tartışma platformlarını yerleştirmeleri gerektiğini ifade etti.

2008 yılında sağlık durumu nedeniyle görevi bırakan Fidel Castro'nun yerine devlet başkanı olan gelen Raul Castro, görev süresi boyunca önemli ekonomik reformları uygulamaya geçirdi.

Castro konuşmasında, tek parti yönetiminin değişeceğini umanları ve bu Kongre'de, devrimin inşa ettiği siyasî yapının değişim işaretlerini görmeyi bekleyenleri eleştirdi.

"Tek parti prensibinden vazgeçmek, bu topraklara emperyalizmin partilerini davet etmektir" diyen Castro, Küba'nın çok partili sisteme geçmesi gerektiğini düşünenlerin 'sürekli baskı, ekonomik abluka, müdahale ve kısıtlamalarla dolu bir tarihi' görmezden geldiklerini söyledi.

Raul Castro, yolsuzluk ve 'geçmişin hatalarından ders almamanın' sosyalist sistemin karşı karşıya olduğu en büyük sorun olduğunu belirtti, Komünist Parti'nin kendi saflarında ve basında daha fazla demokrasiyi ve tartışma platformlarını yerleştirmesi gerektiğini savundu.

Siyasî liderlerin görev süresini beş yıllık iki dönemle sınırlama planlarını da yeniden ifade eden Castro, anayasa reformlarını beklemeden bu değişimin adım adım yerleştirileceğini belirtti.

İlk kez geçen yıl gündeme gelen bu planlar, 'tarihî kuşak' olarak bilinen, 1959 devriminin önde gelen isimlerinin önemli konumlarda olduğu Küba siyasetinde önemli bir değişime işaret ediyor.

Raul Castro, bu değişimin kendi görev süresini de içerip içermeyeceğini açıklamadı.

(BBC Türkçe - http://proje.hurriyet.com.tr/bbcnews/bbcviewEkonet.aspx?HaberID=15282316&habertip=planet)

Yunan Neo-Nazi örgütü Kardak'ı andı


YUNANİSTAN’da Neo-Nazi örgüt ‘Hrisi Avgi (Altın Şafak), 16. yılında “Kardak Krizi’ni anma gösterisi” düzenledi. Yaklaşık 3 bin kadar Yunan ırkçı, gösteri sırasında Atina şehir merkezinden geçen Yunan ve yabancı göçmenleri dövdü.


Türkiye’nin Atina Büyükelçiliği binasının birkaç yüz metre ötesindeki Rigilis Caddesi üzerinde, Orduevi binası önünde toplanarak Yunan, Bizans ve Nazi bayrakları taşıyan göstericiler önce parlamento binasının da bulunduğu Sintagma Meydanı’na yürüdüler. Ardından yabancı göçmenlerin uğrak yeri Omonia Meydanı’na yürümek isteyen ırkçılara polis izin vermedi. Küçük çaplı bir arbede yaşanırken, göstericiler Sintagma’daki metro istasyonuna gidip orada bekleyenlere saldırdılar.

Daha sonra ABD’nin Atina Büyükelçiliği’ne doğru yürüyüşe geçen göstericiler Vasilisis Sofias Caddesi üzerinde de kalabalık bir polis gücü ile karşılaştılar. Göstericilerin çoğu dağıldıktan sonra bir grup “Hrisi Avgi” örgütü mensubu, Omonia Meydanı’na giderek yabancı kaçak göçmenleri dövmeye başladı. Polis olaylara müdahale etti. İki kişi yaralanırken, 42 kişi gözaltına alındı.

29 Ocak 2012 Pazar

Rum Hükümet Sözcü Vekili Hristofidis:Uluslararası Konferans Güvenlik Konseyi Kararları Doğrultusunda Toplanabilir

Rum Hükümet Sözcü Vekili Hristos Hristofidis, geçtiğimiz hafta BM gözetiminde New York’ta Kıbrıs konusunda yapılan görüşmede Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıs Rum toplumunun görüşlerini hararetle savunduğunu söyledi. 



Hristofidis, Cuma günü Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yapığı açıklamada, Hristofyas’ın çabalarının, Kıbrıs sorunundaki en üst danışma kurulu olan Ulusal Konseyi tarafından alınan kararlar doğrultusunda olduğuna dikkati çekti.



Hristos Hristofidis, müzakerelerin yapıldığı Greentree’de, BM Genel Sekreteri’nin iki günlük müzakerelerden sonra yaptığı açıklamada belirttiği gibi görüşülen konularda sınırlı ilerleme sağlandığını ifade etti.



“Bu gerçek, Hristofyas’ın prensipler konusunda kurallara uymayacağını öngörenleri yalanlıyor” şekline konuşan Hristofidis, BM Genel Sekreteri’nin açıklamasında, müzakere sürecinin Kıbrıslıların süreci, Kıbrıslıların yönlendirdiği süreç olduğunu, BM’nin iki tarafa çözüm empoze etmeyeceğini kaydetti.



Ban Ki-moon’un Nisan sonu Mayıs başı belirli ön koşullar altında çok taraflı bir konferans toplama girişimiyle ilgili açıklaması konusunda da Hristofidis, “En önemli ön koşul, bu uluslararası konferansın Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarına uygun olmasıdır” dedi.



Hükümet Sözcü Vekili Hristos Hristofidis şöyle devam etti:

“UNFICYP’in görev süresinin yenilenmesiyle ilgili son kararda Güvenlik Konseyi’nin böyle bir uluslararası konferansla ilgili niyeti çok belirgindi ve açıkça belirtilmişti. 

Kararda, bir anlaşmayla ilgili bütün iç konular çözüldükten sonra iki tarafın rızasıyla çok taraflı bir konferansın yapılabileceği ifade edildi”.

“Bu bizim de kuvvetle desteklediğimiz bir şeydir. İç konularda bir anlaşma olmadan ve iki tarafın rızası olmadan uluslararası bir konferans başlamasını istemiyoruz.”



“Hristofyas Kıbrıs Rum tarafının belirli ön koşullar yerine getirilmeden uluslararası bir konferansa katılmayacağını ve rıza göstermeyeceğini bir kez daha belirtti. Kıbrıs Rum tarafı hiçbir hakemliği ve takvimi kabul etmeyecektir.

”

Hristofidis “Müzakerelerin ilerlemesiyle ilgili olarak BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Alexander Downer’in son bilgilendirmesi sırasında BM Güvenlik Konseyi’nin Daimi üyelerinin çoğunluğunun görüşlerinden, özellikle takvim için zorlama olamayacağına ilişkin görüşlerden hükümet memnuniyet duymaktadır. UNFICYP’in Kıbrıs’taki görev süresiyle ilgili olarak çoğunluğun görüşlerinden de memnunuz” dedi.
 


(ABHaber - http://www.abhaber.com/ozelhaber.php?id=12709)

Türkler'in Avrupa'da vizesiz dolaşımına bir adım kaldı

Avrupa Birliği'nin Schengen Antlaşması çerçevesinde çıkarılan ilgili Tüzüğün iptali için Avukat Selim Sarıibrahimoğlu, Avrupa Birliği Parlamentosu'nu markaja aldı. Avukat Sarıibrahimoğlu'nun başvurusunu inceleme kararı alan Avrupa Parlamentosu'nda vizesiz dolaşım için hukuki süreç başlatıldı. 

Sarıibrahimoğlu'nun başvurusu üzerine vize yasağı getiren Tüzüğün ilgili maddesinin iptal edilmesi durumunda Türk vatandaşlarına Avrupa Birliği'ne üye ülkeler de 3 ay boyunca vizesiz dolaşım serbestisi sağlanacak.
Türkiye'ye yönelik "vize sorunu" hukuki bir mesele olduğuna dikkat çeken Avukat Sarıibrahimoğlu, Ege Bölgesi, Samsun ve Mersin Ticaret ve Sanayi Odaları, Kayseri Ticaret Odası ile Konya Barosu'nun da desteğini alarak, Schengen Antlaşması çerçevesinde çıkarılan ilgili Tüzüğün iptali için bir girişimlerde bulundu. 

Schengen Antlaşması çerçevesinde çıkarılan ilgili Tüzüğün iptali için bir girişimlerde bulundu. Avrupa Birliği'nin Schengen Antlaşması ile kişilerin serbest dolaşımının sağlanması amacıyla vize uygulamasının kaldırılması yönünde düzenlemeler getirildi. Söz konusu düzenlemeler çerçevesinde, 539/2001 sayılı Tüzük çıkartıldı ve ülkeler "vizeye tabi olanlar" ve "vize uygulamasından muaf olanlar" olarak ikiye bölündü. Türkiye, Roma Anlaşması'nın ayrılmaz bir parçası haline gelen Ankara Anlaşması hükümlerine rağmen Ek-2'de vizeye tabi olmayan ülkeler arasındayken 539/2001 sayılı Tüzüğün Ek-1'ine geçirilerek vize uygulamasına tabi ülkeler arasına konuldu.

-BAŞVURU İNCELEMEYE ALINDI-

Schengen Tüzüğü ile Türkiye'nin kazanılmış haklarına aykırı biçimde vize uygulaması nedeniyle, "dilekçe hakkını" kullanan Avukat Sarıibrahimoğlu, AB hukukuna aykırı uygulamanın kaldırılması için AB Parlamentosu'na başvurdu. Söz konusu başvuru, AB Parlamentosu tarafından kayıt altına alındı ve başvurunun hukuken kabul edilip edilemeyeceğine ilişkin incelemeye geçildi. 

İlk başvuru 28 ülkeye tercüme edilerek gönderildi. AB Parlamentosu ile yapılan görüşmeler sonucunda "Dilekçe Komitesi Başkanı Ermiria Mazzoni" tarafından 4 Aralık 2011 tarihli yazı ile Sarıibrahimoğlu'nun başvurusu "admissible" yani kabul edilebilir bulundu. Bu çerçevede vizesiz dolaşım için hukuki süreç başlatıldı. Başvuru önümüzdeki günlerde Avrupa Parlamentosu'na sevk edilecek. Türkiye-AB Karma Parlamentosu Komisyonu'nun görüşünün alınmasının ardından Sarıibrahimoğlu'nun başvurusu AB Parlamentosu'nda oylanacak. Sonucun olumlu çıkması durumunda Türk vatandaşlarına Avrupa Birliği'ne üye ülkeler de 3 ay boyunca vizesiz dolaşım serbestisi sağlanacak. Sarıibrahimoğlu Ankara Antlaşması ve Katma Protokolü gereğince, serbest dolaşım hakkının, Türk işgücüne yasal olarak verildiğinin altını çizerek, "Bu noktada, AB Mahkemelerinin vermiş oldukları emsal kararlarda kabul edildiği üzere, mevcut haklardan dönülebilmesi ve bu çerçeve mevcut durumdan daha alt bir statüye sokulması da (standstill kuralı) mümkün değildir" dedi.

-MADDE İPTAL EDİLİRSE VİZE ŞARTI KALKACAK-

Haksız vize uygulamasının giderilmesi amacıyla, Türkiye'nin vize uygulanan ülkeler arasında yer aldığı 539/2001 numaralı Tüzüğün Ek-1'inin iptali talebiyle AB Mahkemesi'ne dava açtığını belirten Sarıibrahimoğlu, AB Konsey ve Komisyonu aleyhine T-220/08 sayılı dosya numarasıyla açılmış olan davalar bulunduğunu da anımsattı. Mahkemenin, Türkiye'nin serbest dolaşım ile ilgili haklarını ortadan kaldıran Schengen Antlaşması'nın 2001 tarihinde çıktığını, Türk resmi makamlarının Haziran ayı sonuna kadar olan 2 aylık zamanaşımı süresi içinde söz konusu tüzüğe itiraz etmemeleri nedeniyle, söz konusu tüzüğün kesinleştiğini belirttiğine dikkat çekti. AB ilk derece mahkemesinin söz konusu kararının hukuken doğru bir karar olmadığını kaydeden Sarıibrahimoğlu, "Ankara Antlaşması'nın Roma Antlaşması'nın ayrılmaz bir parçası olduğu ve bu kapsamda AB Hukuku'nun en üstünde bulunan birincil kaynakları arasında yer aldığı hususu, ATAD kararları ile de sabittir. Bu kapsamda Tüzüklerin Ankara Antlaşmasına aykırı olması mümkün değildir" değerlendirmesinde bulundu. AB kapsamında çıkarılan Tüzüklerin AB'nin Türkiye ile imzalamış olduğu uluslararası anlaşmalara aykırı olamayacağına işaret eden Sarıibrahimoğlu, AB Komisyonu'nun AB'nin yürütme organı olduğunu, bu kapsamda her türlü uluslararası antlaşmanın AB hukukuna uygun olarak uygulanması gerektiğini ve bu çerçevede gerekli önlemlerin alınmasından da bizzat komisyonun sorumlu olduğunu belirtti. 

Sarıibrahimoğlu'nun başvurusu üzerine vize yasağı getiren Tüzüğün ilgili maddesinin iptal edilmesi durumunda Türk vatandaşlarına Avrupa Birliği'ne üye ülkeler de 3 ay boyunca vizesiz dolaşım serbestisi sağlanacak.(ANKA)


(ABHaber - http://www.abhaber.com/ozelhaber.php?id=12704)

Sudan'da petrol çıkmazı

Temmuz ayında bölünüp, iki ayrı ülke olduktan sonra petrol gelirlerinin paylaşımıyla ilgili sorun yaşayan Güney Sudan ve Sudan’da çözüm şimdilik pek yakın değil.
 
Taraflar sorunu çözmek için Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da bir araya geldi. Güney Sudan hükümeti, petrol üretimine ancak Sudan’ın sınırda ve petrol nakliyatında güvenliği sağladığı takdirde başlayacaklarını duyurdu. 
 
Sudan ise bu ayın başında el koyduğu Güney Sudan’dan gelen petrol tankerlerini serbest bırakabileceğini açıkladı.
 
Güney Sudan’ın nakliyat ücretlerini ödemediğini belirten Sudan, petrol gelirine el koymuş, Güney Sudan ise buna karşılık 900’den fazla petrol kuyusunu kapatmıştı.
 
Diğer yandan Sudan’ın sınırında 29 Çinli işçiyi esir alan silahlı isyancı gruplar, bunu bölgede artan çatışmalar doğrultusunda onların güvenliği adına yaptıklarını bildirdi. İsyancıları etkisiz hale getirmeye çalışan Sudan ordusu ise, sınırdaki Güney Kordofan bölgesinde bir Çin firmasını basan saldırganların 70 sivili esir aldığını, esirleri kurtarma çalışmalarının sürdüğünü açıkladı.  


(Euronews - http://tr.euronews.net/2012/01/29/sudanda-petrol-cikmazi/)

ABD'de 300 gözaltı


ABD’de gelir dağılımdaki dengesizliği hedef alan ve Eylül ayından bu yana devam eden “Wall Street’i İşgal Et” hareketi, dün California eyaletinde en büyük protesto gösterilerinden birini düzenledi. Polisle göstericiler arasında çatışma çıkarken, 300’e yakın gösterici gözaltına alındı.


Oakland kentinde dün düzenlenen protesto, kısa sürede çatışmaya dönüştü. Yüzlerce “İşgal Hareketi” üyesi, Belediye Binası’na girmeye çalışınca polis göz yaşartıcı bomba atarak kalabalığa müdahale etti. Göstericiler polise taş ve şişe atarak karşılık verdi.

ABD’nin Kasım ayından bu yana tanık olduğu en büyük Wall Street karşıtı gösteride, polis protestocuları dağıtmak için güç kullanmaktan çekinmedi. Yaşanan olaylardan son derece öfkeli olduğu görülen Belediye Başkanı Jean Quan, “protestocuların Oakland’ı bir oyun bahçesi gibi kullanmayı kesmesini” istedi.
GÜN BOYU ÇATIŞMA

Görgü tanıkları, sayıları iki bini aşan göstericilerin gün boyunca Oakland sokaklarında polisle çatışmaya girdiğini belirtti.

Polis, New York ve Los Angeles’ın ardından büyük gösterilere sahne olan Oaklanda’da, protestoculara ait kamp alanlarını da işgal etti. Belediye Başkanı Quan, aylardır süren protestolarda göstericilerin maruz kaldığı şiddet nedeniyle ağır eleştirilere maruz kalırken, “polisin müdahale planı hakkında bilgilendirilmediğini” söyleyerek kendisini savundu.
        
Quan, Belediye Binası’na girmeye çalışan göstericilerin ABD bayraklarını yaktığını, binadaki sanat eserlerini ve sergileri parçaladıklarını söyledi.

Belediye yetkilisi Deanna Santana, protestocuların ayrıca polise şişe, metal boru, taş ve maytap attığını söyledi.

SOKAKLARI İŞGAL ETTİLER

Polis, iki bin civarındaki göstericinin ilk olarak Kaiser Far Merkezi’nin işgal ettiğini belirtti. Koruma bariyerine ve “inşaat makinelerine” zarar verdiği belirtilen göstericiler, “uyarılara kulak asmamaları” üzerine müdahaleyle karşılaştı.

Yaklaşık 300 gösterici göz altına alınırken, protestocu grubun geride kalanı kent meydanına hareket etti ve yollara inerek trafiği kilitledi.

ABD’de Kasım ayında en az beş kentte düzenlenen “İşgal” protestosunda 300’den fazla gösterici gözaltına alınmıştı.


Suudi Arabistan’da yeni açılım


Suudi Arabistan'da kadınların çalışmalarına yönelik Kral Abdullah'ın aldığı karar ülke genelinde ses getirirken, şimdi de stadyumlarda aileler ve bayanlar için özel yerler düzenlenecek.


Arapça Şarq gazetesinin haberine göre Cidde-Medine arasında inşa edilmekte olan Kral Abdullah Spor Şehrindeki stadyumda kadınlara ve ailelere ayrı özel yer ayrılacak. Gazetenin ismini açıklamadığı bir kaynağa dayandırarak verdiği habere göre, en az yüzde 15 oranında kadınlara ve ailelere yer ayrılacak ve maç izleyebilecekler.

2014 yılında tamamlanması planlanan Kral Abdullah Spor şehrindeki stadyumda bayan gazeteciler ve bayan fotoğrafçıların yanısıra aileler için tüm uluslararası spormüsabakalarını izleyebilecek ortam bulunacak.

60 bin kişilik stadyumda 10 bin kişilik kapalı yerler bulunuyor. Bu kapalı yerlerde bayanlara ve ailelere yer ayrılacak.

Gazete, Futbol Federasyonunun geçtiğimiz yıl Riyad yönetimine bayanlara stadyumların açılması ile ilgili öneride bulunduklarını da hatırlatıyor.

Suudi Arabistan'da sadece Riyad, Cidde ve Dammam kentlerinde kadınların büyük stadyumlarda maç izlemelerine imkan tanınıyordu. Ülkede ilk kez tam anlamı ile bayanların maç izlemesinin önündeki tüm engeller kaldırılmış olacak.

"Ağabeyim Nazi kuşatmasında öldü"


Rusya Başbakanı Vladimir Putin, kendisini derinden etkileyen bir trajediyi ilk defa kamuoyuyla paylaştı. Putin, kendisinden büyük olan ağabeyinin henüz bir çocukken Nazilerin Leningrad kuşatmasında öldüğünü söyledi.


İkinci Dünya Savaşı’nın en ağır kuşatması olan ve 1,5 milyon insanın ölümüyle sonuçlanan kuşatmanın sone ermesinin 68’inci yıldönümünde, Putin ağabeyinin trajik hikayesini ilk defa anlattı.

Ailesi hakkında çok nadir konuştuğu bilinen Putin, ağabeyinin kendisi doğmadan 10 yıl önce, Nazilerin kurbanı olduğunu söyledi.

Putin, “Ağabeyimin nerede gömülü olduğunu bile bilmiyorum. Onu hiç görmedim, hiç tanımadım” dedi. Rusya’nın Başbakanı, ağabeyinin 1942 yılında çocukları savaştan korumak için başlatılan bir program gereği ailesinden alındığını anlattı.

Kuşatmada ölenlerin gömüldüğü 186 toplu mezardan bazılarını ziyaret eden Putin, “Onları korumak için ailelerinden aldılar. Ama ağabeyim hastalandı. Sanırım difteri oldu ve öldü… Aileme ağabeyimin öldüğünü söylediler ama nereye gömüldüğünü belirtmediler. Bu yüzden herhangi bir mezara gömülmüş olabilir” dedi.
              
AİLESİNİN TEK ÇOCUĞU

Bugünkü adı St. Petersburg olan Leningrad kentinde 1952 yılında doğan Putin, ailesinin tek çocuğu olarak büyüdü. Geçmişte babasının katı bir Komünist olduğunu belirten Putin, annesinin kendisini vaftiz ettirdiğini ondan sakladığını söylemişti.

900 gün süren kuşatmanın izlerini taşıyan bir kentte büyüyen Putin’in ağabeyi hakkındaki bilgiler, tarihçilerin yoğun çabaları sayesinde bulundu. 1940 yılında doğan Viktor Vladimirovich Putin, milyonlarca insanın açlık ve aşırı soğuklar nedeniyle evlerini terk edemeyerek hayatını kaybettiği savaşın kurbanlarından biri oldu.

Vladimirovich Putin’in, 186 toplu mezarı içeren Piskaryovskoye mezarlığına gömüldüğü ortaya çıktı.
           
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NIN KABUS GÜNLERİ

Nazilerin Sovyet Rusya’yı işgal planı Barbarossa Operasyonu’nun en ağır harbi olan Leningrad kuşatması, Eylül 1941’de başladı ve 27 Ocak 1944’te sona erdi.

Kuşatmada, çoğu açlıktan 600 bin ile 1,5 milyon sivil hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden sivillerin 420 bini, kentin kuzeyineki Piskaryovskoye mezarlığına gömüldü. Savaşta ölen asker sayısının ise iki milyonu geçtiği tahmin ediliyor.